Yol var bağa bahçeye götürür insanı. Yol var yaylaya, kıra bayıra, eve götürür. Yol var, iyiye güzele doğruya, kardeşliğe, sevgiye, medeni ufuklara götürür insanı. Lakin yol ister dağdan, ister gönülden geçmiş olsun illa da olmalıdır. Yol olmadan istikamet belirlemek mümkün olsa da yol üstünde olanların neyle karşılaşacağı belli olmaz.
Allah’u alem bana öyle gelir ki Anamur için de temel sorun yoldur. Nereden baksan bir yol eksikliğinden söz etmek mümkündür. İster karada, ister havada isterse de denizde olsun, fiziki olarak kolay ulaşılabilir olma önemli. “Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.” diyor bir düşünür.
Yol bu, bazen kavuşturur. Bazen uzağa atar insanı! İster ayırsın ister birleştirsin, İllaki sağlam bir yolu bulmalı insan. “Yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişirsen; hem yolunu kaybedersin, hem dostunu…” demiyor mu şair.
Maddi ya da manevi, yol bu herkese şart. Çalışmak, üretmek, pazarlamak, satmak için yol, görüşmek, barışmak, kavuşmak, ayrılmak, uzaklaşmak için hep bir yol gerekir. Belki de yazmak söyleşmek dertleşmek, bir sevgiliye ulaşmak için gönüllü olmak yetmez. Bir yol, bir yöntem bir istikamet üzere olmak gerekir.
Belki Akdeniz’in tümü için, ama illa da Anamur için doğudan batıya, batıdan doğuya kuzeyden güneye karada, denizde ve havada; ulaşılır bir yol olsun da; yılan hikâyesine dönüşmeden kısa zamanda ve hemen mümkün olsun.
Anamur ve çevresine uzanan derin vadiler, Taşeli bölgesinin belki de tümünün beklentisi; çağın erbabının eline düşmek. Yıllardır bekler durur, bizim toprakların umudu belki de budur. Çünkü yol medeniyete açılan bir kapının eşiği. Bekleriz çatlamış topraklar olarak. Bekleriz nasırlı eller olarak.
Ey çağın erbabı; fırsatın kazası yoktur. Görev bir fırsattır, gelir geçer, yapılanlarsa değerlendirilmiş fırsatlardır. Hadi bekleme! Yap! Çatlamış bağrım, nasır tutmuş ellerim unutmayacak üstelik yapılanları hayırla anacaktır.
O vadilerin arasındaki obaların kışlaklarını köye, pardon! mahalleye çevirmek için yol gerek. “Sevilmeyen yol, kalabalıkta bile sessizdir.” diyor bir bilge kişi. Yetki sahiplerinin gönüllerine; yol sevgisini, yolun sessizliğini sese dönüştürmekse bize düşen, o vakit yapılan belki biraz da farkındalık oluşturmaktır.
Ey bölgenin gönül insanları; yetiştirdiğiniz çocuklar Menekşe deresinden geçmiyor mu? Anamur’un okumuş yazmışları (aydınlar) 1300’lerde yapıldığı kabul edilen ve 55 yıl önce restore edilen Alaköprü’den geçip yaylalara çıkmıyor musunuz? Ya da Güleç’ten, geçip Çiçek deresinden yukarı Sarıdana’ya, Güngören’e Lale’ye Kara ağa’ya çıkmıyor musunuz? Geçen yaz Bakara, Görpe, Sazak, Maşat, Akbaş’tan geçtim. Geçtiğimiz yollar gönlümüzde bir yangın oluşturdu. Üzüldük. Orada bir yangın varsa, dumanını elbet bir gören de olacaktır. Bu sorunu aşkla kendine dert edinen biri varsa, bir maşuku elbette çıkacaktır. İşittirin, İsteyin!
Gözden ırak bölgemiz, gönülden de ırak olmasın isteriz. Yolun eksikliği gönüllere düşmeli, bu ateşi harlatır isek ve kolektif akıl ve saygıyla dile getirir ve istersek; O ırakları yakın eden, kim bilir! Belki bugün, belki yarın, bir göreni gönderir. Unutmayın zamanı gelmiş fikrin icrası yakındır.
Hoşça kalın sevgiyle kalın. 18.03.2016