Okuma yaşıma geldiğim zaman köyümüzde okul olmadığı için Kılıç Köyü ilkokulunda bir akrabamın yanında kalarak birinci sınıfı okudum. İkinci sınıfı, okul açıldığı için, kendi köyümüzde okudum. Okul ile evimiz arasında yürüyerek iki saatlik bir mesafe vardı. Her gün, dört saat yol yürüme, benim için çok zor bir durum olmalı ki üçüncü sınıfı, başka bir köyde, yine birilerinin yanında kalarak okudum. Dördüncü sınıfı da Anamur Kıbrıs İlkokulunda okudum. Reşat Coşkun hocam öğretmenimizdi. Beşinci sınıfı da tekrar köyümüzde okudum. Bu hızlı değişimin sonunda Anamur’dan 1962 den 2005 yılına kadar okuma, iş hayatı derken uzak kaldım.
Anamur’a geldiğim günden şu ana kadar gördüklerimi affınıza sığınarak, sizlerle paylaşmak istiyorum. Birçok insanda uzaklık ve zaman kavramı yok. Teyze, amca, oğlunuz Mehmet ile görüşmek için geldim, nerde diye sorarsın. Bekle, oğlum az sonra gelecek der. Karnın aç mı gelene kadar yemek korlar, üstüne de çayını içersin, Mehmet hala gelmemiştir. Çünkü onun dediği az sonra süresi birkaç saattir. Ve de onun zamanı çoktur..
50 yaşında, emekli olmuş her gün elinde olta takımı deniz kenarında bekler. Ali ağaya ne yaptığını sorarsın, “balık tutuyorum“ der. “Peki günde kaç tane tutarsın dersin”, “nerde…” der. O zaman niçin gelirsin diye sorduğunda “zaman öldürmek için” geldiğini söyler. Doğru onun harcanması gereken zamanı vardır. Harca harca bir türlü bitiremiyor.
Dershanecilik yaptığım dönemde Antalya’da, otelin birinde; Doğu Akdeniz Üniversitesi rektörü, benimle beraber bazı dershanecilere üniversitenin tanıtımı için sunumda bulundu. Ve yemek sonrası ikili sohbetimizde boş durmamak ve çalışmak konusunda konuşurken, karşımızda oturan adamı işaret ederek “şu yaşlı insanı görüyorsun, o kişi 82 yaşında ve üniversitemizde avukat hala çalışmakta” dedi.
Ankara’da okuyorum. Babam rahatsızlandı ve tedavi için Ankara’ya yanımıza geldi. Biz kardeşim İzzet ile üniversitede okuyoruz. Babam Hacettepe Tıp Fakültesi Hastanesinde ışın tedavisi aldıktan sonra Ulus’a geliyoruz, otobüse yetişmek için baba koş diyorum. Babam sağına soluna bakıp, oğlum ayıp koşulur mu diyor. Ama biz koşuyoruz, çünkü zamanımız yok ve de olanı çok iyi kullanmamız gerekiyor.
Bir pazar arkadaşımın bürosunun önünde oturuyorum, önümden geçenleri sayıyorum. Birçoğu elinde bir tespih ve ellerini arkasına koymuş ya da bir elinde tespih diğer elini de cebine koymuş bir sağa bir sola bakarak yavaş yavaş gidiyor. Eminim yürüyerek zaman öldürecek veya kahvede zaman öldürecek.
Duyarlı, zamanını iyi kullanan, tüm zamanlarında üreten, kendi geleceği için, Anamur’un ve memleketinin kalkınması için çalışıp boş durmayan kişiler olmalıyız. “Çalışmak…Çalışmak…Çalışmak…”
Ünlü düşünür PLATON, öğrencilerinden birini bir gün kumar oynarken gördü ve onu şiddetle azarladı. Öğrencisi, ortadaki paraları göstererek kendini savundu. ”Fakat çok az parasına oynuyordum, hocam” dedi. Platon, bu yanıt üzerine örencisine bir de ders verdi. “Kaybettiğin para umurumda değil” dedi. ”Ben seni, kaybettiğin zaman için azarlıyorum”.
Herkesin “zamanımız zamanınız kadar kıymetli” sözüne uygun hareket etmesi dileği ile.
Selam ve saygılar. 15 Ekim 2012